Hayatta her şey zincirleme bir şekilde birbirine bağlıdır. Eğer bir yerde adalet eksikse, bu sadece o anı değil, geleceği de etkiler. Ehliyetli, işin ehli olan insanları doğru yerlere getirmezsek; adaleti, vicdanı, hakkaniyeti gözetmezsek, bunun bedelini hep birlikte öderiz. Bugün yaşadığımız felaketler, yalnızca doğanın değil, insanlığın da yandığının bir göstergesidir.
Ormanlarımız yanıyor, doğa yok oluyor, ama biz hâlâ sevgiden, insanlıktan, vicdandan uzak kalmaya devam ediyoruz. Dünyanın bir ucunda, Filistin'de insanlar açlıktan ölüyor, bombalar altında can veriyor. Bir halk sistematik bir şekilde yok ediliyor; buna rağmen dünya suskun. Müslüman ülkeler seyirci… Neden? Çünkü kısa vadeli çıkarlar, uzun vadeli sorumlulukların önüne geçmiş durumda.
Eğer geçmişte birlik olsaydık, eğer sadece kendi menfaatimizi değil, tüm ümmeti düşünseydik, bugün bu tablo böyle olmayacaktı. Filistin meselesinde Müslümanların sesi daha gür çıkmalıydı. Tüm dünyaya “Hani sizin özgürlük anlayışınız nerede? Hani insan hakları?” diye sormalıydık.
Bize tarih boyunca özgürlükten, demokrasiden bahsedenler, bugün suskun. Osmanlı’ya, İslam’a, kültürümüze düşman olanlar; bugün gerçek yüzlerini gösteriyor. Meğer düşmanlıkları bize değilmiş, adalete, merhamete, insana imiş. Bugün Filistin’de yaşananlar bir soykırımdır ve dünya bu soykırıma göz yummaktadır.
Unutulmamalıdır ki, gerçek barbarlık işte budur: suskun kalmak, görmezden gelmek, çıkar uğruna mazlumun sesini bastırmak. Ama tarih bu suskunluğu unutmaz. Gün gelir, herkesin maskesi düşer.
Ve biz yine geç de olsa fark ederiz: Aklımız, ne yazık ki, hep sonra başımıza gelir