Değerli dostlar,
Bugün sizlere önemli bir gerçeği, toplumsal vicdanı yaralayan bir konuyu anlatmak istiyorum: Sahte diploma meselesi.
Yıllarını eğitimle geçiren, göz nuru dökerek okuyan öğrencilerimiz, üniversite diplomalarını aldıklarında ne yazık ki iş bulamıyor. Öte yandan, sahte diplomayla rektörlük yapan, avukatlık yapan, öğretim görevlisi olabilen insanlar var. Bu nasıl bir çelişki? Bu nasıl kabul edilebilir bir durum?
Bu durum, sadece akıl ve mantıkla değil, aynı zamanda ahlaki değerlerle de çelişiyor. Ülkenin geri gitmesine, eğitimin ve emeğin değersizleşmesine, siyasetin daha da kirlenmesine yol açıyor. İnsanlar artık siyasetçiye güven duymamaya başlıyor. Bu ise bir milletin geleceğine vurulan en büyük darbedir.
Bu sistem, işi ehline vermeyen, liyakati yok sayan, Allah’ın emanet anlayışına ters düşen bir düzendir. Eğer toplum olarak, yöneticilerimiz ve kanaat önderlerimiz bu konuya ciddi şekilde eğilmezse, sistem tamamen çürüyebilir ve telafisi zor bir hâl alabilir.
Bu sadece Türkiye'nin değil, Avrupa’daki bazı ülkelerin de zaman zaman karşılaştığı bir sorundur. Ancak aramızda büyük bir fark var: Orada sahte diploması tespit edilen biri, hangi makamda olursa olsun istifa eder ve kamuoyundan özür diler. Bizde ise tam tersi; sahtekârlık ortaya çıktığında bile insanlar o kişiyi savunmaya, desteklemeye devam ediyor.
Ben bunu anlayamıyorum. Kötülüğün arkasında durulursa, iyiler nasıl ortaya çıkacak? Bu tutum, ülkenin gelişmesini engelleyen en büyük engellerden biridir. Asıl mesele, insan faktörünün ve emeğin önemsenmemesidir.
Unutmayalım, dürüstlük kaybolursa, gelecek de kaybolur.