Bugun...


Nazlı NOMER

facebook-paylas
3 Bin Yıllık Sessizlik: Başbük Sin Tapınağı Ne Zaman Konuşacak?
Tarih: 13-06-2025 19:18:00 Güncelleme: 13-06-2025 19:20:00


Siverek’e bağlı Başbük Mahallesi'nde, 2018 yılında adeta tesadüfen ortaya çıkan bir tarihi yapı var: Başbük Sin Tapınağı. Yaklaşık 3 bin yıllık geçmişiyle, Yeni Asur dönemine tarihlenen ve Türkiye'de bugüne dek keşfedilmiş ilk ve tek Sin Mabedi olarak tanımlanan bu eşsiz yapı, bulunmasından tam yedi yıl sonra hâlâ ziyaretçilerine kapalı. Ne yazık ki, bu kadim tapınak, keşfi kadar görkemli olmayan bir sessizlikle anılıyor artık.

Kaçak Kazıdan Kültürel Miras Alanına: Bir Tapınağın Hikâyesi

Başbük Sin Tapınağı, ilk olarak kaçak kazılar sonucunda tesadüfen gün yüzüne çıktı. Olay, jandarma ekiplerinin müdahalesiyle durduruldu ve hemen ardından Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle, Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında bilimsel kazı çalışmaları başlatıldı. Kazı başkanı Celal Uludağ, bu yapının Yeni Asur dönemine ait bir Sin Mabedi olduğunu tespit ettiklerini açıklamıştı. Bu açıklama, hem akademik camiada hem de kültürel mirasla ilgilenen kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Çünkü bu yapı, Mezopotamya’nın ay tanrısı Sin’e adanmış olup, Türkiye topraklarında şimdiye dek keşfedilmiş benzeri olmayan bir mabetti.

Ancak kazı alanında hiçbir çalışma yapılmayarak tapınağın kaderi adeta dondu. Alan sit bölgesi ilan edildi, koruma altına alındı, fakat hiçbir şekilde kamuya açılmadı. Ne bir restorasyon projesi hayata geçirildi, ne de tanıtım faaliyetleri yürütüldü. Tapınak, toprak altındaki uykusuna yeniden gömülmedi belki ama ilgisizlikle adeta görünmez kılındı.

Bir Tapınağın Etrafında Yetişen Sessizlik

Başbük köyü sakinleri, yıllardır bu eşsiz tarihi yapının turizme kazandırılmasını bekliyor. Köylüler, Sin Tapınağı’nın sadece kendi köylerine değil, tüm Siverek ilçesine ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir katkı sunabileceğini düşünüyor. Haklılar da. Karahantepe, Göbeklitepe örneklerinde gördüğümüz gibi, arkeolojik alanların kalkındırıcı gücü yadsınamaz. Fakat Başbük bu rüzgârı hiç arkasına alamadı.

Köylüler, “Tarihi servet sahipsiz kaldı,” diyor. Sessizliklerinden değil, seslerini duyuramamaktan dertliler. Koruma altında olan bu alanda bir bekçi bile yok. Ne bir bilgilendirme tabelası, ne bir yönlendirme levhası. Ziyaretçi kabul edilmediği gibi, akademik inceleme talebi olan araştırmacıların bile sürece erişimi sınırlı.

Taştepe: Bir Başka Sessiz Hazine

Köyde sadece Sin Tapınağı yok. Yine Başbük sınırlarında yer alan Taştepe adlı bir diğer arkeolojik alan da yıllardır sahipsiz. Uzmanlar, bu alanın Karahantepe kadar önemli olduğunu ifade etmesine rağmen, Taştepe de yıllar önce kamulaştırılmasına karşın hiçbir kazıya ev sahipliği yapamadı. Ne bir arkeolojik ekip geldi, ne de kamuoyuna tanıtımı yapıldı. Adeta “unutulsun” diye terk edilmiş gibi.

Deprem ve Sit Alanı Çelişkisi

Köylülerin yaşadığı sorun sadece kültürel ihmalle sınırlı değil. 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük depremler sırasında Başbük’teki birçok ev ağır hasar aldı. Fakat tapınağın yer aldığı bölgenin 1. derece sit alanı olması nedeniyle köy halkı evlerinde onarım dahi yapamıyor. Bu durum, barınma hakkını elinden alıyor; halkı, tarihi yapının gölgesinde adeta çaresiz bırakıyor.

Sessizlikten Kurtulmanın Zamanı Gelmedi mi?

Sin Tapınağı yalnızca bir arkeolojik bulgu değil. Aynı zamanda, uygarlık tarihinin katmanlarında bugüne ulaşan bir inancın, bir anlatının, bir kültürün yansıması. Türkiye’nin kültürel çeşitliliği ve tarihsel derinliği adına paha biçilemez bir değer.

Ancak bu değer, sadece bilimsel makalelere konu olduğunda değil; halkın, öğrencilerin, gezginlerin, sanatçıların ve tarih meraklılarının yaşamına dâhil olduğunda gerçek anlamda “yaşayan miras” olur.

Şimdi sormak gerekiyor:
Neden bu sessizlik?
Neden bu ilgisizlik?
Ve en önemlisi: Bu eşsiz tapınak daha ne kadar unutulmuş gibi davranılacak?

Son Söz: Tarih, Unutulmayı Affetmez

Başbük Sin Tapınağı’nın suskunluğu, aslında bizim suskunluğumuzdur. Kültüre, tarihe, geçmişe ve geleceğe karşı sessiz kalışımızdır. Oysa arkeoloji sadece toprak altındaki kalıntıları ortaya çıkarmak değil; aynı zamanda o kalıntılarla bir toplumun, bir ülkenin nasıl nefes alacağını da kurgulamaktır.

Tarihi yapıların varlığı tek başına yeterli değildir. Onları anlamlandırmak, tanıtmak ve halkla buluşturmak gerekir. Aksi hâlde sadece taşlara değil, insanlara da yazık olur.

Başbük Sin Tapınağı, bir an önce hak ettiği ilgiyi görmeli. Çünkü tarih, kendisine sahip çıkmayanları bir gün mutlaka unutur.



Bu yazı 82 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI